28 Mayıs 2016 Cumartesi

Mona Lisa'nın Sırrı Çözüldü





Mona Lisa’nın Gülüşündeki Sır Ortaya Çıktı!



Dünyanın en değerli tablolarından birisi Mona Lisa tablosudur. Paha biçilmez bir tablo olan Mona Lisa tablosu yıllardır gizemli bir tablo olarak tartışma konularına malzeme oluyordu. Bu tartışamalara bir son vermek için Mona Lisa’nın gülüşündeki sır çözüldü.



Dünyaca ünlü İtalyan ressam  Leonardo Da Vinci tarafından yapılan Mona Lisa tablosu ve bu tabloda Mona Lisa’nın büyüleyici gizemli gülüşünün arkasındaki sır Sunderland Üniversitesi araştırmacılarından Sheffield Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa tablosundan önce yaptığı  ‘La Bella Principessa’ isimli tablo incelendi ve araştırmaya katılan gönüllülere  ‘La Bella Principessa’ isimli tablo çeşitli uzaklıklardan gösterildi. Tablonun gözleri kapatılmış ve bulanıklaştırılmış versiyonları gönüllülere gösterildi ve tablo hakkında yorum yaptırıldı. Bütün katılımcılar tabloya uzaktan baktıklarından tablonun daha mutlu göründüğünü söyledi. Ve yüzdeki tebessümün gözlerden değil sadece dudaklardan kaynaklandığını belirtti.



Bu araştırma sonucu Vision Research isimli akademik dergide yayınlandı. Uzmanlar Leonardo Da Vinci’nin, ‘sfumato’ adı verilen göz yanılgısı yaratan bu ilginç boyama tekniğinin hem ‘Le Bella Principessa’da hem de ‘Mona Lisa’da kullanıldığını açıkladı. Uzmanlar, “Tabloya bakan kişi gülüşe doğrudan bakmaya, gülüşü ‘yakalamaya’ çalıştığında bu ufak tebessüm hemen ortadan kayboluyor. İşte bu nedenle biz bu görsel yanılgıya ‘kaçan tebessüm’ diyoruz” dedi.



Abone Olmayı Unutmayın...



www.facebook.com/hbsmedyavideos



www.instagram.com/hbsmedya

Evrenin & Kainatın Bilinmeyen Sırları - Şaşıracaksınız







Videomuzda Bahsettiğimiz Konular ;



1 Büyük Birleşme Teorisi Nedir?

2 Evrenin Sonu Var Mı? Evrenin Sonu Nasıl Gelecek?

3 Evrenin Nasıl Oluştu? Evrenin Başlangıcı Var Mı?

4 Zaman Nedir? Zaman Nasıl Geçer?

5 Uzay Karanlığı ve Karanlık Enerji

6 Bilinç ve Akıl Nedir? Nasıl Çalışır?

7 Tunguska Olayı ve Patlamanın Sırrı

8 Uzayda Hayat Var Mı?

Rüyada Geleceği Görmek Mümkün mü ? ( John Dunne Teorisi )




John W. Dunne adlı bir İngiliz, gelecek ile ilgili olayların rüyalarda görülebilmesiyle ilgili araştırmalarıyla tanınmıştır. W. Dunne: "insanlar geleceği görebilme gücüne acaba farkında olmadan sahip midir?" diye sormaktadır. Acaba henüz olmamış fakat ileride olacak bazı olaylar bir an için gözümüzün önünden geçiyor ve biz bunu farketmiyor muyuz?

Geleceği önceden görebilmek meselesi yeni bir konu değildir... Asırlardan beri bazı sıradışı insanların kehanet gücüne sahip olduklarına inanılmıştır. Hatta inanışın da ötesinde, tarih içinde örnekleri de görülmüştür.

W. Dunne'nun hazırlayarak bilim adamlarına sunduğu raporda, rüyalarda gelecekten haber alınabileceğiyle ilgili kanıtları ortaya koymaya çalışmıştır. John W. Dunne, İngiltere'nin ilk askeri uçağının planını çizen dünyaca tanınmış bir uçak mühendisidir.

1928'lerde yayınladığı "Zamanla Bir Tecrübe" adlı eserde, W. Dunne, geleceği görme sahasında yaptığı araştırmalarını açıklamıştır. O yıllarda bilimsel çevrelerden çok miktarda eleştiri almasına rağmen aynı zamanda birçok psikolog ve fizikçi için yeni araştırma sahaları açmıştır.

W. Dunne bir şeyi daha evvel görmüş olmak duygusunun, aynı deneyimin daha önce bir rüyada insanın başından geçmiş olabileceğini iddia etti. Kendisini bu araştırmalara sevkeden, görmüş olduğu bir rüyası olmuştur...

İyi Seyirler...

25 Mayıs 2016 Çarşamba

Ölümden Sonra Yaşam Var mı? ( Beyin Yakan Teori )





Teori basitçe ölümün varolmadığını ima etmektedir. Ölüm, insanların zihninde oluşan bir illüzyon sadece. Ölüm var çünkü insanlar kendilerini bedenleriyle tanımlıyorlar. Bedenin er ya da geç öleceğine inanırken şuurlarının da kaybolacağını düşünüyorlar. Aslında, şuur zamanın ve mekanın sınırlarının dışında varolur. Şuur, her yerde varolabilir; insan bedeninin içinde de dışında da varlığını sürdürür. Bu ise kuantum mekaniğinin temel önermeleriyle tam uyuşuyor, örneğin kuantum teorisindeki belirli bir parçacığın her yerde varolabileceği ve bir olayın birkaç, hatta bazen sayısız şekillerde meydana gelebileceği önermesi gibi.
Lanza, çoklu evrenlerin eşzamanlı olarak varolabileceğine inanıyor. Bu evrenler olası senaryoların meydana gelebilmesi için çoklu yöntemler kapsayabiliyor. Tek bir evrende, beden ölebilir ama bir diğerinde varolmaya ve bu evrene göçen şuuru emmeye devam eder.

Bu da şu anlama geliyor ; ölen bir insan belli bir tünelde seyahat ederken birdenbire cehenneme veya cennete geçmiyor, zaten yaşamını sürdürmekte olduğuna benzer bir dünyaya geçiyor ama bu sefer canlı olarak. Ve bu sonsuza dek böyle devam ediyor.

ÇOKLU DÜNYALAR
Lanza’nın bu umut aşılayan ama son derece tartışmalı teorisi, pekçok destekçiye sahip, Bunların arasında sadece sonsuza dek yaşamak isteyen ölümlüler değil, aynı zamanda bazı tanınmış bilimadamları da var. Bu bilimadamları parallel evrenlerin varlığını kabul etmeye eğilimi olan fizikçiler ve astrofizikçilerle çoklu evrenler olasılığını önerenlerden oluşuyor. Çoklu evren, onların savunduğu bir bilimsel kavramın adı. Bu bilimadamlarına göre, parallel dünyaların varlığını engelleyen hiçbir fizik kanun yok.

Paralel Evrenler kavramından ilk olarak bilimkurgu yazarı H.G. Wells, 1895’te “Kapıdaki Duvar (The Door in the Wal)” isimli hikayesinde bahsetti. Ondan 62 yıl sonra, bu önermesi Hugh Everett Princeton Üniversitesi’ndeki lisans tezinde geliştirildi. Önerme temel olarak, herhangi bir anda evrenin sayısız benzer anlara bölündüğünü varsayıyordu. Bir sonraki ansa bu yeni doğan evrenler benzer bir tarzda bölünüyordu. Bu dünyaların bazılarında sizler de mevcut olabilirsiniz, örnrğin bir evrende makale okurken, televizyon seyrederken vs bulunabilirsiniz.

Bu çoklu dünyalar için tetikleyici faktör eylemlerimizdir diye açıklıyor Everett. Eğer bazı seçimler yapıyorsak o an tek bir evren sonuçların farklı versiyonlarıyla ikiye bölünüyor.

1980lerde, Lebedev Fizik Enstitüsü’nde bilimadamı olan Andrei Linde, çoklu evrenler teorisini geliştirdi. Kendisi şu anda Stanford Üniversitesi’nde professor.

Linde’nin açıklaması şöyleydi: Uzay pekçok şişen küreyi barındırıyor ve bunlar da benzer kürelerin artmasını sağlıyor, ve onlar da daha çok sayıda küreyi üretiyor, bu sonsuzca devam ediyor. Ama onlar aynı fizik evrenin farklı bölümlerini temsil ediyor.

Evrenimizin yalnız olmadığı gerçeği, Planck uzay teleskopundan alınan veriyle de destekleniyor. Bu bilgiyi kullanarak, bilimadamları mikrodalganın arka planının en doğru haritasını ürettiler, buna kozmik kalıntı, arka plan radyasyonu deniyor ve evrenimizin başlangıcından beri mevcut bulunuyor. Ayrıca evrenin deliklerle ve uzun geçitlerle temsil edilen çok sayıda karanlık kovuğu da barındırdığını buldular.
Kuzey Carolina Üniversitesinden Teorik fizikçi Laura Mersini Houghton meslektaşlarıyla şunu tartışıyor: Arka plandaki mikrodalganın anomalileri, evrenimizin hemen yakındaki diğer evrenlerin yarattığı etkilerden kaynaklanıyor. Ayrıca delikler ve geçitler komşu evrenlerin bizim üzerimize olan saldırılarının doğrudan bir sonucudur.

KUANTA RUHU
Dolayısıyla yeni biyomerkezciliğe göre ölümden sonra ruhumuzun geçebileceği çok sayıda yer vardır. Peki ruh var mıdır?
Arizona Üniversitesinden Stuart Hameroff’un ebedi ruhun varlığı hakkında şüphesi yok. Bilimadamı, geçtiğimiz yıl kadar yakın bir zamanda şuurun ölümden sonra kaybolmadığının kanıtlarını bulduğunu açıkladı.
Hameroff’a göre, insan beyni mükemmel bir kuantum bilgisayarı ve ruh ya da şuur da kuantum seviyesinde saklanan bir bilgi. Bedenin ölümünden sonra ruh, başka bir yere geçebiliyor, şuurun temsil ettiği kuantum bilgi evrenimizle birlikte birleşerek orada varlığını sürdürebiliyor. Biyomerkezcilik uzmanı Lanza ruhun başka bir evrene göçtüğünü kanıtlıyor. Onun diğer meslektaşlarından temel farkı bu.
Sir Roger Penrose, ünlü bir İngiliz fizikçi ve Oxford’dan bir matematik uzmanı. Penrose da Hameroff’un teorisini destekliyor ve bunun yanında diğer evrenlerle bağlantıların izlerini de buldu. Bilimadamları birlikte şuur fenomenini açıklayabilmek için kuantum teorisini geliştiriyorlar. Onlar şuurun taşıyıcılarını, yaşam sırasında bilgi biriktiren elementlerini bulduklarına inanıyorlar ve bedenin ölümünden sonra başka bir yerden şuur çektiğini düşünüyorlar. Bu elementler protein bazlı *mikrotübüllerde (nöron mikrotübüllerinde) yerleşmiş bulunuyor ki bu sözkonusu mikrotübüllere daha önce sadece canlı hücre içindeki bir destekleme ve aktarma kanalı olarak bakılıyordu. Yapılarından ötürü, mikrotübüller en iyi beyinde kuantum özelliklerinin taşıyıcıları olarak fonksiyon görmek üzere oluşturulmuşlardır. Bunun da temel sebebi, kuantum hallerini uzun süre tutma potansiyelini taşımaları ve bu da bir kuantum bilgisayarının elementleri olarak fonksiyon görebilecek olmalarıdır.
*Mikrotübül: Hücre içinde materyallerin taşınmasını sağlayan küçük tüp şeklinde yapı (microtubule)


RUH VAR MIDIR? KANITLAR EVET DİYOR! - Psychology Today
Genel olarak bilim, ruhu insan inancına ait bir unsur olarak reddetmiştir; ya da onu gözlenebilir dünyayı kavrayışımızı biçimlendiren bir psikolojik kavrama indirgemiştir. Ama şuura ilişkin yeni anlayışlar bu iddiaya meydan okumaktadır. Teoriye göre, şuur beyin hücrelerinin (nöronların) içinde bulunan ve kuantum işleminin gerçekleştiği yerler olan mikrotüpçüklerde bulunuyor. Arizona Üniversitesi’nden Dr. Hameroff’a ve İngiliz fizikçi Sir Roger Penrosen’a göre kalp atmayı durdurduğunda, kan akmayı durdurduğunda ve mikrotüpçükler kuantum hallerini kaybettiklerinde bile mikrotüpçüklerdeki kuantum bilgisi zarar görmüyor. Öyleyse bu ölüme yakın deneyimleri ya da ebedi olan şuur düşüncesini açıklayabilir mi?
“Mikrotüpçüklerdeki kuantum bilgisi kaybolmuyor, kaybedilemiyor, o sadece evrene bütünüyle yayılıyor ya da dağılıyor. Kuantum bilgisinin beden dışında varolması mümkün ve bunun muhtemelen ruh şeklinde olması olasıdır” deniyor.Bilimadamları, şuurlanma deneyimimizin bu mikrotüpçükleri de etkileyen kuantum çekim etkisinin sonucu olup olmadığını tartıştılar, bu onların planlanmış objektif redüksiyon olarak isimlendirdikleri bir teoriydi.
Böylelikle ruhlarımızın beyindeki nöronların karşılıklı etkileşiminden başka bir şey olmadığı fikri kabul edildi. Ruhlar evrenin kumaşından oluşturulmuşlardı ve zamanın başlangıcından beri vardılar. Dolayısıyla evet, şuurunuzun maddi olmayan bir yanı var ve bu fizik bedeninizin ölümünden sonra da yaşamaya devam edecek.

ÖRTÜLÜ VE ÖRTÜSÜZ DÜZENDE KARŞILIKLI İLİŞKİ
Örtülü ve Örtüsüz Düzen adı verilen iki gerçekliğe Bohm Karşılıklı İlişki adını veriyor. Bu iki gerçekliğin her biri diğerini devam eden tezahürler boyunca bilgilendiriyor ve etkiliyor. Kuantum seviyesinde, atom altı parçacıklar örneğin elektronlar varoluşun içinde veya dışında çok yüksek bir hızda titreşirler, ardından tezahür düzleminde, somut dünyada ortaya çıkar ve soyut-örtülü dünyaya geri dönerler. Bunu yaptıklarında, parçacığın somut dünyada tezahür halindeyken kazandığı bilgi de diğer tarafa soyut dünyaya, örtülü düzene taşınır ve onun işleyişindeki arkaplan bilgisinin tamamını etkiler. Bu da daha sonra parçacığın tezahür dünyasında yeniden oluşurken enerjisini ve bilgisini etkiler ve onun işleyişini etkiler ve değiştirir. Bu böyle devam eder gider.

22 Mayıs 2016 Pazar

Dünyada Lanetli Olduğuna İnanılan 10 Ürkütücü Yer



Ücretsiz Abone Olmayı Unutmayın..
https://www.youtube.com/c/HbsMedya

Dünyada Lanetli Olduğuna İnanılan 10 Ürkütücü Yer : https://youtu.be/STrGJysnGzg
Paralel Evren ve Evrenin Varoluşu Hakkında Bilinmeyenler : https://youtu.be/S6T_CwCMAtM
Geleceğin Kahinleri - İndigo Çocuklar ve Mars'tan Gelen Kristal Çocuk : https://youtu.be/l2SeSf-WvPs
Tarihin En Şeytani 5 KADIN Canisi : https://youtu.be/0cx8GR7AxdI
Ölümü Görmüş 6 Kişinin ( Gerçek Yaşanmış) Hikayeleri : https://youtu.be/TKQld1x5snk
Yüzyılın Işınlanma Deneyi - Philadelphia Deneyi : https://youtu.be/z4FQBCXDTCA
Astral Seyahat ve Hakkında Bilinmeyenler : https://youtu.be/ZxOHG7gMeek
Hipnoz Nedir ? Hİpnoz Teknikleri ve Otohipnoz : https://youtu.be/HHHNOStWYtM
Mona Lisa'nın Sırrı Çözüldü : https://youtu.be/g_thD4lbJZM
Sırrı Çözülemeyen Esrarengiz Yer, Kayıp Dünya : https://youtu.be/j5NuFDItxQg
55 Yıldır Gizemi Çözülemeyen Olay - Dyatlov Geçidi : https://youtu.be/rdEEN8fzo_w
Dünya'nın En Gizemli Yapıları : https://youtu.be/MqfGuL6eYGo
Bilimin Açıklayamadığı Esrarengiz Olaylar : https://youtu.be/rzRku0TojEA
Dünya Üzerinde Tanımlanamayan Yaratıklar : https://youtu.be/Rmpg7j9jjAI
Dünyada Gizemi Çözülememiş 15 Gizemli Olay : https://youtu.be/rGib2tJ-l6g
Dünyada Sırrı Çözülememiş 20 Gizemli Olay : https://youtu.be/TDeCrWAXGaw
Telekinezi Nedir ? Telekinezi Teknikleri : https://youtu.be/LxTcFgl2DQY

Gitmeye Cesaret isteyen Doğruluğu Haliyle Kanıtlanamayan 10 Korku Dolu Yer

1. Changi Plajı : İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen Sook Ching katliamı sebebiyle burada pek çok Japon öldürüldü. Binlerce Çinli, Japon karşıtı olmakla suçlanarak katledildi. Bu plajda, ölen Çinlilerin hayaletlerinin görüldüğü söyleniyor. Bu olayı ürpertici boyutlara taşıyan şey ise, görüldüğü söylenen hayaletlerin arkalarında kan lekeleri bırakması.

2. Çığlık Tüneli
Rivayete göre bundan yüzyıl önce tünelin güney çıkışına yakın bir çiflik evi varmış. Bir gece evde yangın çıkmış ve kıyafetleri tutuşan küçük bir kız çocuğu tünele doğru koşmaya başlamış. Bir yandan kıyafetlerinden kurtulmaya çalışan kız tünelin ortasında yere düşmüş ve orada ölmüş. İddiaya göre eğer gece tünelin ortasında dikilip bir kibrit yakarsanız alevi hemen sönüyor ve bir kız çığlığı işitiyorsunuz.

3. Bhangarh Hisarı

Bir kara büyü ustası olan Singhia herkesin burada öleceğini ve ruhlarının sonsuza kadar orada hapsolacağını söyler. İlginç nokta ise bu bölgede ne zaman bir ev yapılsa çatısı çöktüğü için çatısız yapılıyor olmasıdır. Gece olduğunda burada bulunanların geri dönemediği söylentisinin yanı sıra hükümetin, gün batımından sonra buraya ziyareti yasaklamıştır.

4. Highgate Mezarlığı

Britanya’nın bir numaralı hayalet mevkii olarak görülüyor. Karl Marx’ın da burada yattığını söylemeden geçmeyelim.

5. Tarihi Tokmak Hanı

Cinayet, satanizm ve çocuk kurban etme gibi olayların gerçekleştiği yönünde ciddi söylentiler dolaşıyor.

6. Monte Cristo

Avustralyada bulunan bu malikane Bayan Crawley’nin kocasının ölümünden sonraki 23 sene boyunca iki kez dışında hiç dışarıya çıkmadığı yönünde. Bazıları kadının tuhaf biçimlerde gözükmesi, sesler çıkarması, ışıkların yanıp sönmesiyle karşılaştıklarını söylüyorlar.

7. Dominik Tepesi

Filipinliler tedavi görmekte olan ve yaşama umudu olduğu halde burada ölen hastaların ruhlarının burayı ele geçirdiğini düşünüyor. Gece boyunca kapı ve cam çarpması, tabak kırılma sesi ve çığlıklar duyulduğu söyleniyor

8. Myrtles Plantasyonu

St. Francisville, Louisiana’da bulunan bu ev “Amerika’nın en lanetli evi” olarak da bilinir. Canlanan yağlıboya tabloları, kanlı el izi ve kendi kendine açılıp-kapanan kapıları lanetleri arasında.

9. Ohio Üniversitesi

Bu kampüs ülkede anılan en lanetli yer olmakla beraber etrafında bulunan 5 ayrı mezarlığın şeytanın simgesi pentagramı oluşturduğu ve rektörlüğünde bu işaretin tam ortasında kaldığı gerçeği oldukça ürkütücü. Üniversitenin içinde de pek çok lanetli yer bulunuyor. Hayalet izine rastlanan yerlerden biri, altında mezarlar bulunan Jefferson salonu. Bir diğeri ise akıl hastaları üzerinde elektro şok deneyleri ve labotami uygulanan ‘The Ridges’ adlı terkedilmiş bir akıl hastanesi.

10. Coronado Oteli

1982 yılında bir kadın kaydını yaptırıyor ve kocasını beklemek üzere otelde yerini alıyor. Kocasını uzun süre bekleyen kadın bir gün merdivenlerde ölü bulunuyor ve kocası hala ortada yok.O günden sonra otel çalışanları ve müşteriler siyah giyimli ve soluk benizli bir kadının o merdivenlerden sürekli yukarı çıktığını gördüklerini anlatıyor.